Domuzdan insana ilk kalp naklini yapan Maryland Üniversitesi Hastanesi’nden Prof. Dr. Muhammad Mohiuddin, klinik çalışmalara 2024 yılında yeniden başlamayı planladıklarını belirterek, “Bunların da belirli fazları var, hepsi tamamlandıktan sonra ve yeterince güvenli olduğuna kanaat getirilirse rutin uygulamaya geçeceğimizi öngörüyoruz” dedi.
Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği (TKDCD) 17. Ulusal Kongresi, Antalya’nın Belek Turizm Merkezi’ndeki bir otelde gerçekleştirildi. 3 bin 300’ün üzerinde hekim, hemşire ve perfüzyonistin katılımı ile düzenlenen kongrede, 14 ayrı salonda, 208 ayrı oturum, 386 sözel bildiri ve 276 e-poster yer aldı. Kongrede, kalp ve damar cerrahisindeki çok önemli ve ilgi çeken konuların yanı sıra, olgular eşliğinde sık karşılaşılan problemlere ve hastalıklara yaklaşım ile birlikte tıptaki yeni gelişmeler gözden geçirilirken, dünyadaki kalp ve damar cerrahisindeki son gelişmeler, programın ana başlıklarını oluşturdu.
Domuzdan insana ilk kalp naklini yapan Maryland Üniversitesi Hastanesi’nden Prof. Dr. Muhammad Mohiuddin, süreç hakkında açıklamalarda bulundu.
Dünyada bir ilk olarak domuzdan aldıkları kalbi insana naklettiklerini ifade eden Mohiuddin, bu kalbi insana uygun hale getirmek için 10 domuz genini modifiye ettiklerini kaydetti.
Gen modifikasyonu yapılmasaydı kalbin birkaç dakika içinde insan vücudu tarafından reddedileceğini belirten Mohiuddin, “Sağ kalım sağlanamayacaktı. Ama 50 gün kadar kalbin normal fonksiyonu sağlandı ve daha sonrasında hasta kaybedildi. Bu ölüm kalpten dolayı değil hastayla ilgili başka sebeplerden kaynaklandı” diye konuştu.
“Rutin hale getirmek istiyoruz”
Pek çok hasta ve hasta yakınının kendisine nakil yapılması için ulaştığını aktaran Mohiuddin, “Gerçekten son birkaç günlük ömürleri kalmış ve acil bekleme listesinde olan hastalar var. Ancak tüm dünyada olduğu gibi Amerika’da da bununla ilgili olarak bazı yönetmeliklere uymamız gerekiyor. Bu noktada 2 süreci takip ediyoruz. Eğer hastanın durumu çok acilse ve başka bir mümkün yol yoksa bu durumda transplantasyon yani nakil mümkün. İkinci bir durum da, biz onay mercilerine öncelikle gerekli izni almak için pek çok veri sunmalıyız. Bunu da öncelikli olarak hayvan deneyleri ile gerçekleştireceğiz ve hayvan deneylerinden aldığımız verileri onaya sunacağız. Daha sonrasında kabul görürse klinik çalışmalarla devam edeceğiz. Önce bir merkezle başlayıp çoklu merkezlerde insanlar üzerinde 1-5 hasta arasında bu deneylerimizi, çalışmalarımızı gerçekleştirdikten sonra onayı alınca bunu rutin hale getirmeyi planlıyoruz” ifadelerine yer verdi.
“Dini açıdan sorun yok”
Nakli dini açıdan değerlendiren Mohiuddin, “Ben de Müslümanım ve bu soruyla ilk defa karşılaşmıyorum. Aynı soru ailem, arkadaş çevremden de pek çok kez yöneltildi. Bu konuyla ilgili olarak ulemalarla ve din adamlarıyla görüştüm. Onlardan da fikir aldım. Sadece Müslümanlar değil Yahudilerde de domuz eti yemek haram ama şu açıdan bakılıyor aslında bu olaya, Domuz etinin yenmesi haram ama herhangi bir organının kullanılmasıyla ilgili bir problem görülmüyor. Mesela bununla ilgili olarak çeşitli dinlere mensup ulemaları biz bir araya getirip görüşlerini alıyoruz. Hristiyan liderleri, Yahudi liderleri ve Müslüman liderleri, din insanlarını bir araya toplayarak görüşlerini alıyoruz. Bu konuda hayat kurtarma daha ön planda. Eğer insanın hayatını kurtarmak için başka bir aracımız yoksa kullanılabileceği yönünde görüş ve kanaat bildirmekteler. Mesela biz şimdiye kadar insülin gibi, heparin gibi diğer araçları da medikal maddeleri de kullanmaktayız. Bunlarda bazen domuzdan elde edilmekte. Bundan dolayı nakil içinde bir problem ihtiva edeceğini düşünmüyoruz” dedi.
“2024’de başlayacağız”
Bir sonraki nakil zamanı ile ilgili açıklama yapan Mohiuddin, “Yeni bir prosedür ya da yeni ilaçlara başladığımız zaman her zaman önce FDA onayı almak için Amerika’da klinik çalışmalara ihtiyaç duyuyoruz. Belirli sayıda hayvan testler yapmamız gerekiyor. Bu hayvan testlerinden elde ettiğimiz veriler tutarlı bir şekilde güven veriyorsa FDA onayını alarak klinik çalışmalara insanlar üzerinde başlıyoruz. Bu klinik çalışmalara 2024 yılında başlayacağımızı tahmin ediyoruz. Bunlarında belirli fazları var hepsi tamamlandıktan sonra ve yeterince güvenli olduğuna kanaat getirilirse rutin uygulamaya geçeceğimizi öngörüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
IHA