Başkent Üniversitesi Adana Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi Dr. Serkan Erkan, obezite cerrahisinin tam donanımlı ve alt yapısı güçlü merkezlerde, alanında uzman hekimler tarafından yapılması gerektiğini bildirdi.
Öğr. Gör. Dr. Serkan Erkan, obezitenin, tüm dünyada ve ülkemizde ciddi sağlık sorunları oluşturan problemlerinin ilk sıralarında yer aldığını belirterek, gerekli müdahale ve tedavisi yapılmayan hastaların yaşam kalitesinin, olumsuz yönde etkilendiğini söyledi. Obezite tedavisinin birçok aşaması olduğunu belirten Öğr. Gör. Dr. Erkan, “Hastalar öncelikle cerrahi haricinde yöntemlerle tedavi edilmeye yönlendirilmeli. Kendileriyle ilk konuşma tarzımız ve yaklaşımımız da bu yönde oluyor. Hastaların muhakkak diyet geçmişlerini, yaşam tarzı değişikliklerini yapıp yapmadıklarını, bununla ne kadar uğraştıklarını sorguluyoruz. Hastaları değerlendirdiğimizde de eğer bu aşamaları geçmişse, obezite vücudundaki diğer sağlık problemlerini tetikleyerek daha ciddi sıkıntılara yol açıyorsa, vücut kitle indeksine göre cerrahi endikasyonu olan obez grubuna giriyorsa, tedavisi için bunun gerekliliğini hastalarımıza anlatarak; obezite cerrahisine onları yönlendiriyoruz” diye konuştu.
Obezite cerrahisinin en çok kullanılan yöntemleri hakkında da bilgi veren Öğr. Gör. Dr. Erkan, “Bunların en basiti ve ilk olarak sıralayacağımız, halk arasında tüp mide olarak bilinen Sleeve Gastrektomi ameliyatı. Dünya üzerinde şu an obezite cerrahisi; bariatrik cerrahi ameliyatlar arasında en sık yapılan ve özellikle ABD’de ilk sıralarda yer alan bir ameliyat çeşidi. Bizim ülkemizde de hatırı sayılır düzeyde Sleeve Gastrektomi yapılmakta ancak Sleeve Gastrektomi haricinde Gastrik Bypass (Mini Gastrik Bypass ve RNY Gastrik Bypass) çeşitleri ve Duodenal Switch ameliyatı da uygulanmakta olan bariatrik yöntemlerdir. Bu ameliyatların rehberlere girmiş ve şu an için uygulanan obezite cerrahisi yöntemleri olduğunu söyleyebiliriz. Her hastaya aynı cerrahi yöntemi uygulamıyoruz. Ameliyatları tercih ederken; hastaların vücut kitle indeksi, yeme alışkanlıkları, obeziteye bağlı oluşmuş yandaş hastalıklar bizim için önem arz ediyor. Hangi hastaya hangi yöntemi uygulayacağımıza; hastaların detaylı anamnezlerini alarak, muayenelerini ettikten sonra karar veriyoruz. Tüm verileri önümüze koyarak doğru ameliyat tekniğini belirliyoruz. Anamnez ve muayene bulguları bizim için çok önemli.”
Vücut kitle indeksi, cerrahi gerekliliği belirliyor
Öğr. Gör. Dr. Serkan Erkan, “vücut kitle indeksi” değeri (KG/M2) 35 ve üzeri olan, obeziteye bağlı yandaş hastalığı ya da hastalıkları olan kişiler artık bizim için cerrahi endikasyon yani cerrahi gereklilik sınıfına giren ilk hasta grubu olduğunu belirterek, “Bu yandaş hastalıklar, diyabet, hipertansiyon, kemik eklem rahatsızlıkları olabildiği gibi, bunların haricinde kardiyak veya solunumsal fonksiyonlarda meydana gelmiş hastalıklar da olabilir. Cerrahi yöntemlere başvurulması için 35 değerine ulaşan hastaların böyle bir yandaş hastalığının da olması belirleyici oluyor. Vücut kitle indeksi 40’ın üzerine çıktığında yandaş hastalık olsun ya da olmasın bu hastalarda cerrahi endikasyon yani cerrahi gereklilik doğuyor. Bu hastalarımızı ameliyat ediyoruz. Vücut kitle indeksi 35’in altında olan hastalara daha çok endoskopik yöntemlerle, hastanın diyet ve yaşam tarzı alışkanlığı değişikliklerini destekliyoruz. Ancak değer 35’in üstüne çıktığında bu hastaları artık cerrahiye doğru yavaş yavaş yönlendiriyoruz” dedi.
Uzman bir ekip yapmalı
Obezite cerrahisinin tam donanımlı hastanelerde yapılması gerekliliğinin altını çizen Öğr. Gör. Dr. Serkan Erkan şöyle devam etti:
“Hastalar başlarına gelebilecek hadiselerden dolayı ameliyattan korkuyorlar. Midelerini sağlıklı bir organ olarak görüyorlar. Bu organlarının bir kısmını kaybedeceklerini biliyorlar. Bu yüzden de ameliyatın ne kadar gerekli olduğu konusunda onlarla karşılıklı diyaloğumuz ve konuşmalarımız oluyor. Hatta hasta yakınları özellikle hastaların ameliyat olmalarını istemiyorlar. Biz de onlara bu ameliyatın gerekliliğini ifade ediyoruz. Midelerinin sağlıklı ancak kendilerinin sağlıksız olduğunu anlatıyoruz. Daha önce de bahsettiğim gibi vücut kitle indeksi 35’in üzerindeki hastalarda, yaşla beraber yandaş sağlık problemleri de günden güne artıyor. Hastalar artık bize sadece kilo problemi ile değil obeziteye bağlı; solunum sıkıntısı, nefes darlığı, efor kapasitelerinin kısıtlanması, insülin dirençlerinin artması, tansiyon gibi problemlerle geliyorlar. Obezite gerçekten yandaş hastalıklarla beraber bir çığ gibi giderek büyüyen bir hastalıklar topluluğu olarak karşımıza çıkıyor. Bu sebeple de bu hastaların muhakkak tedavi olması gerektiğini ifade ediyoruz. Hastalar ameliyatlarını tam donanımlı merkezlerde, alanında uzman bir ekiple olursa cerrahi müdahale sonrası oluşabilecek komplikasyonlardan korkmamaları gerekiyor. Bizim hastane olarak alt yapımız çok güçlü ve bizler de yaptığımız işin peşindeyiz, güçlü bir ekiple sıkı takibini yapıyoruz. Hastanemizde 24 saat esasına dayalı çalışan Gastroenteroloji, Girişimsel Radyoloji, Endokrinoloji ve Psikiyatri gibi birçok merkezde bulanmayan uzman hekim kadrosu ve üst düzey ekipman ve donanımlı yoğun bakımımız mevcut. Oluşabilecek komplikasyonlar bizi korkutmuyor. Aldığımız tedbirler, kullandığımız aletler ve merkezimizin güçlü altyapısı sayesinde ciddi problemler oluşmuyor ve hastalarımızı sağlıkla evlerine gönderebiliyoruz.”
“Cerrahi sonrası hastalar yakından takip edilmesi gerekiyor”
Obezite cerrahisinin kesin bir çözüm olmamakla birlikte en az 18 ay ile 24 aya kadar hastalara bir avantaj sağladığının altını çizen Öğr. Gör. Dr. Serkan Erkan, “Ameliyat sadece bize zaman kazandırıyor. Hastalar uzunca bir süre, yaklaşık 18 ay kısıtlı beslenebiliyorlar. Aslında yapmak istediğimiz, bu sürede hastaların yeme alışkanlıklarını ve yaşam tarzlarını değiştirmelerini sağlamak. Cerrahi öncesi hastayla ilk görüşmemizde; kendilerine yapacağımız ameliyat ile yemelerini sınırlandıracağımızı, bu sınırlamanın onlara bir süre kazandıracağını ifade ediyoruz. Hastalarımız bu sürede yaşam tarzlarını ve yeme alışkanlıklarını değiştirmezler ise kilo alımı tekrar başlayarak, ikinci bir ameliyat önermemiz gerekebiliyor. Bu durum bizim istemediğimiz bir şey ve hastalarımızı ameliyata iyi hazırladığımız için sık karşılaşmıyoruz. Açıkçası hasta süreci kabullenerek karşımıza geliyor ve sonrası için de psikolojik olarak hazırlıklı oluyor. Cerrahi sonrası takip, obezite alanında uzmanlaşmış bir ekiple yönetiliyor. Başkent Üniversitesi Adana Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezimizde Endokrin ve Metabolizma Uzmanları, Bariatrik Diyetisyenler, Psikiyatristler ve Psikologlar ile birlikte çalışıyoruz. Tek başımıza hastanın midesini küçültmek ya da mide bağırsak sisteminde yaptığınız değişikliklerle bu hastalıkla başa çıkamayacağımızı biliyoruz. Ciddi bir ekibinizin olması gerekiyor. Ameliyat sonrası süreç, bizim için ameliyat öncesinden daha da değerli. Başarılı bir sonuca ulaşabilmek için, operasyon sonrasında da ciddi bir ekiple hastaların takiplerini yapıyoruz ve hastalarda yanlış giden bir şeyler varsa onları düzeltmeyi hedefliyoruz” dedi.
“Genetik faktörler olsa da birçok sebebi var”
Öğr. Gör. Dr. Serkan Erkan, obezitenin genetik faktörlere bağlı olmakla birlikte, günümüzde obeziteyi arttıran unsurların en başında yanlış beslenme alışkanlıkları geldiğini vurgulayarak şunları kaydetti:
“Şehirleşmenin artması, insanların daha küçük yerlerde yaşamaya ve daha çok çalışmaya başlaması, düzenli beslenecek ve spor yapacak kadar zamanlarının olmaması gibi nedenlerin hepsi bu sorunu tetikliyor. Ailesel bir obezite varsa bu sorunu yaşama ihtimalimiz yüksek olmakla birlikte çevresel faktörler şu an için biraz daha ön planda gibi duruyor. Teknolojinin artmasıyla birlikte başlayan hareketsiz yaşamın, maalesef obeziteyi ergenlik döneminden daha aşağı, daha düşük yaş gruplarına kadar indirmiş durumda. Cerrahi uygulama yaşı olarak, dünyanın kabul ettiği durum, eğer hastanızın performansı bu ameliyatı tolere etmeye yeterliyse, yaş gözetmeksizin bu ameliyatı uygulayabilirsiniz şeklinde. Elbette ki cerrahi müdahale öncesinde ilgili branşlar olan; endokrinoloji, göğüs hastalıkları, kardiyoloji, çocuk hastalıkları, psikiyatri ve anestezi uzmanlarından bu ameliyatı yapabilirsiniz yönünde onaylarını almak gerekiyor. Multidisipliner olarak çalışmak şart. Obezitenin gerçekten bir hastalık olduğunu ve bu hastalığı tedavi etmek gerekliliğinin önceliğimiz olduğunu, topluma iyi anlatmamız gerekiyor. Obezite ve bağlı gelişen sağlık sorunları bir hastanın ömrünü yaklaşık on iki yıl kadar kısaltıyor. Cerrahi bir aşamaya gelindiyse, iyi merkezlerde yapılacak olan obezite ameliyatından hastalarımızın korkmaması gerekiyor.”
IHA