- Uzmanlar Depremi Nasıl Açıklıyor?
- Tsunami Nasıl Oluştu?
- Artçılar Risk Barındırıyor mu?
- İzmir Bölgesini Gelecekte Büyük Bir Deprem Bekliyor mu?
- İzmir Depremi, İstanbul Depremini Etkiler mi?
- İstanbul Depreminin Ne Zaman Olacağı Düşünülüyor?
- Tüm Bu Depremlere Karşı Alınması Gereken En Temel Önlem Nedir?
Depremlerin büyük bir kısmı neredeyse hissedilmez ve dikkat çekmezken, bazılarıysa çok sayıda hayatı aramızdan alabiliyor. 30 Ekim 2020 tarihinde de bu depremlerin biri İzmir’de gerçekleşti. Merkez üssü İzmir açıklarında bulunan 6,6 büyüklüğündeki bu depremin etkisi İzmir’in içerisinde çeşitli ilçelerde görüldü ve binaları yıkacak kadar büyük bir etkide bulunabildi. Bu depremin bir sonucu olarak İzmir kıyılarında denizin taştığı ve tsunami gerçekleştiği görüldü. Bu şekilde de İzmirliler hayatlarında ilk defa tsunami deneyimi yaşamış oldu. Taşan su, kıyı bölgelerinde ciddi maddi hasara sebebiyet verdi. Şu anda ise hala enkaz altında kalan kişiler kurtarılmaya çalışılıyor ve yaralar sarılmaya çalışılıyor.
Uzmanlar Depremi Nasıl Açıklıyor?
İzmir‘de bu depremi deneyimleyen binlerce kişi bulunuyor. Herkes depremin yaratmış olduğu şok etkisi ile birlikte hayatını korumaya çalışırken, depremin nasıl gerçekleştirdiğini ve gelecekte risklerin bulunup bulunmadığını öğrenmek adına uzmanların görüşleri dikkatle takip ediliyor. Bu depremin oluşma şekli uzmanlar tarafından fay hattının çökmesi şeklinde tarif ediliyor. Bölgede bulunan fay hattı üzerinde biriken gerilme sonucunda, bu bölgedeki fay hattında çökme gözlendi. Bu çökme ile birlikte, yaşamış olduğumuz deprem meydana geldi. Aynı zamanda bu çöküş, kıyı şeridinde tsunami olayının nasıl gerçekleştiğini de açıklıyor.
Tsunami Nasıl Oluştu?
Fay hattında meydana gelen göçme sonucunda, oluşan boşluk suyla doldu. Bu su, direkt olarak İzmir kıyılarındaki denizden geliyordu. Dolayısıyla öncelikle denizde bir geri çekilme görüldü. Kıyıda bulunan tekneler karaya oturdu. Ardından yer hareketleri sonucunda bu boşluğun kapanması ile birlikte, buraya dolan su büyük bir güçle birlikte yukarıya kaydı. Bunun sonucunda, tsunami etkisi oluşmuş oldu. Bölgeden dışarıya çıkan su büyük bir kuvvetle birlikte kıyılara doğru vurdu. Dolayısıyla kıyılarda büyük bir zarara yol açtı. Kıyı şeridinde bulunan mekanlar ve arabalar büyük zarar gördü. Suyun altında kalan bir vatandaşımız hayatını kaybetti.
Artçılar Risk Barındırıyor mu?
Pek çok depremin ardından artçı sarsıntılar meydana geliyor. Bu artçı sarsıntılar da zaman zaman büyük kayba sebebiyet verebiliyor. 30 Ekim İzmir depreminde de çok sayıda artçı sarsıntı meydana geldi. Ana depremin çok daha kuvvetli olması ve dayanıksız yapıların yıkılması ile birlikte insanların dışarı çıkmasından dolayı artçı sarsıntılar çok büyük bir tahribat yaratmadı. Ancak ana depremle birlikte toplumda oluşan travmadan dolayı artçı sarsıntılar deprem korkusunu canlı tuttu. Uzmanlar, artçı sarsıntıların yaklaşık olarak iki hafta daha sürebileceği görüşünde bulunuyor. Dolayısıyla önümüzdeki süre boyunca bu bölgede yaşayan kişilerin gerçekten sağlam olmayan yapılarda bulunmaması konusunda sürekli olarak uyarılıyor. Tüm bu sarsıntılarda zarar gören yapıların yıkılma riski her zaman bulunuyor. Bundan dolayı bölgede yaşamın normale dönmesi ve insanların evlerinde rahatça yaşayabilmesi adına artçı sarsıntıların ortadan kalkması hem büyük önem taşıyor.
İzmir Bölgesini Gelecekte Büyük Bir Deprem Bekliyor mu?
Tüm bu sarsıntılarda, bölgede bulunan fay hattında bir boşalma gözlenirken, başka yerlerdeki fay hatlarında ise bir gerilim yüklemesi söz konusu oluyor. Dolayısıyla gerilim yüklenen yerlerde bir deprem riski oluşması gayet olağan. Uzmanlar, 30 Ekim de yaşanan İzmir depreminin merkez üssü’nün yaklaşık olarak 150-200 km doğusuna dikkat çekiyor. Bu bölgeye doğru uzanan fay hattında bir birikme olduğu ve önümüzdeki iki-üç ay içerisinde burada bir deprem oluşma riskinin bulunduğu üzerinde duruluyor. Dolayısıyla bu süre içerisinde bu bölgede de büyük bir deprem görülmesi gayet olağan bir durum. Bu bölgede yaşayan kişilerin deprem konusunda gerekli önlemleri alması ve kendini bilinçlendirecek adımlar atması büyük önem taşıyor.
İzmir Depremi, İstanbul Depremini Etkiler mi?
Son yıllarda, olası İstanbul depremi medyada ön plana çıkarıldı. İstanbul’un büyük bir depreme ne kadar hazır olduğu uzun uzun tartışıldı. Dolayısıyla toplumun dikkati İstanbul depremi üzerine yoğunlaştı. İzmir’de meydana gelen bu büyük depremin ardından akla gelen bir diğer soru ise bu depremin, olası İstanbul depremini nasıl etkileyeceği sorusuydu. İstanbul ile İzmir arasında kuş uçuşu olarak yaklaşık 350 km mesafe bulunuyor. Bu mesafe, deprem gibi geniş ölçekli olaylar için yeterli bir mesafe algısı oluşturuyor. Bu durumda da pek çok kişi İzmir depreminin İstanbul’u nasıl etkileyeceği konusunda merak sahibi. Uzmanların bu konudaki görüşü İzmir depreminin İstanbul’u doğrudan etkileyemeyeceği yönünde. İzmir’de gerçekleşen bu büyüklükteki bir depremin, 350 km ötedeki fay hattını etkilemesi pek mümkün görülmüyor. Ancak, bu fay hatları birbirine sıkı sıkı bağlı. Bundan dolayı bu yol boyunca dolaylı olarak bir etki söz konusu olabileceği üzerinde duruluyor. Yani, İzmir depreminin doğrudan ve ciddi şekilde İstanbul depremini büyütmesi veya tetiklemesi beklenmezken, İstanbul depremine ufak bir etkisinin olma ihtimali düşünülebilir.
İstanbul Depreminin Ne Zaman Olacağı Düşünülüyor?
İstanbul depreminin büyüklüğü ve zamanı konusunda çeşitli görüşler mevcut. Ancak, İzmir depremi konusundaki beklentileri doğru çıkan uzmanlara göre, İstanbul depreminin 2045’ten önce görülmesi sürpriz olarak görülüyor. Bu depremin, iki depremlerin oluşması bekleniyor. Bu depremlerin birinin Küçükçekmece açıklarında gerçekleşmesi beklenirken, diğerinin ise Silivri açıklarında gerçekleşmesi bekleniyor. Bu depremler İstanbul depremleri olarak algılanıyor. Ancak depremlerin merkezlerinin konumu doğrultusunda bu depremlerin İstanbul’u olduğu kadar Tekirdağ, Edirne, Çanakkale, Balıkesir, Bursa ve Yalova illerinde de etkilemesi bekleniyor. Yaklaşık 7.0 büyüklüğünde gerçekleşmesi beklenen bu depremlerin tüm bu bölgeyi etkilemesi gayet normal bir durum.
Tüm Bu Depremlere Karşı Alınması Gereken En Temel Önlem Nedir?
Günümüzde buna benzer hatta bundan çok daha güçlü depremler dünyanın çeşitli bölgelerinde sürekli olarak gerçekleşiyor. Yer yüzeyinin hâlâ canlı olması ve hareket etmesinden dolayı büyük depremler insanlığın bir parçası olarak yerini korumaya devam ediyor. Gelişmiş ülkeler deprem riskini çok daha farklı bir şekilde algılıyor ve karşılık veriyor. Depreme karşı olarak dayanıklı ve uygun yapıların inşa edilmesi büyük önem taşıyor. Bir yapının depremi başarılı şekilde atlatabilmesi için mühendisliğinin depreme uygun şekilde geliştirilmesi, insanların deprem afetini rahatlıkla atlatmasını sağlayabiliyor. Bunun için de, bilinçli kişilerin inşa işlemini gerçekleştirmesi, inşaat sırasında gerekli harcamaların eksiksiz şekilde yapılması ve doğru bina lokasyonu’nun seçilmesi büyük önem taşıyor. Bu aşamaları doğru şekilde yerine getirebilen ülkeler çok daha büyük depremlerden can kaybı vermeden rahatlıkla çıkabiliyor. Dolayısıyla deprem bölgesinde yaşayan tüm ülkelerin bu gereklilikler üzerinde dikkatlice çalışması depremi bir afet algısından çıkarmak adına da en önemli adımları oluşturuyor.
Deprem, doğal bir afettir ve geçmişte olduğu gibi gelecekte de gerçekleşmeye devam edecektir. Ancak günümüzde bu afetin bir bilimi bulunuyor. Bu konu üzerinde yaşamış olduğumuz topraklarda bilimle birlikte hayatı boyunca çalışan çok sayıda uzmanımız bulunuyor. Bilimin önerileri ve açıklamaları ile birlikte şehir planlamalarını geliştirmek, yaşam alanlarımızı güvenli hale getirebilmek için tek yol olarak önümüzde bulunuyor.
Kaynak: Halk Gazetesi