Antalya’da lenf bezi kanseri hastalığına yakalanan 38 yaşındaki bilişim uzmanı, ablasından nakledilen ilikle hayata tutundu. Operasyonu gerçekleştiren Uzm. Dr. Burak Deveci, Koray Ülker’in şu an normal bir bireyden hiçbir farkı olmadığına vurgu yaparak, “Neredeyse hiç hasta olmamış gibi istediği her şeyi yapabilir. Spor yapabilir, gezebilir, tatile çıkabilir. Herhangi bir engeli yok” dedi.
Antalya’da yaşayan bilişim uzmanı Koray Ülker, 2015 yılında bir sabah uyandığında boyun bölgesinde bir şişlik ve ağrı olduğunu farketti. Ülker’e yapılan bir dizi tetkikin ardından lenf bezi kanseri teşhisi konuldu. İğne fobisi olduğu için hemen tedaviyi kabul etmeyen Ülker, aradan geçen birkaç ay sonra bazı şikayetlerle tekrar hastaneye geldi ve tedavisine başlandı. Medstar Antalya Hastanesi’nde 9 kür kemoterapi tedavisi gören gence ilk önce otolog (kendinden olan) nakil yapıldı ama hastalığın devam ettiği görüldü. Bu nedenle aileden ilik aranmaya başlandı. Daha sonra ablasından Ülker’e yarı uyumlu kemik iliği nakli yapıldı. Yaklaşık bir ay hastanede kalan Koray Ülker, daha sonra taburcu oldu ve 4.5 yıldır sağlıklı bir şekilde hayatını devam ettiriyor.
“Bir sabah şiş uyandım”
Sağlığına kavuşan Koray Ülker, rahatsızlığının 7 yıl önce bir sabah omuz bölgesinde aniden ortaya çıkan bir şişkinlikle ortaya çıktığını belirtti. O an bir gariplik olduğunu farkettiğini ve kanser olabileceğini tahmin ettiğini anlatan Ülker, “Hatta bunu arkadaşlarıma söyledim, inanmadılar. İstanbul’da yaşıyordum o zaman, hastaneye başvurdum. İğne fobim de vardı, hastanelerden korkardım. Ama yine de ön tetkik yaptırdım ve ne olabileceği yönünde bilgi verildi. Kanser olabileceğini, bunun tedavisinin olduğu söylendi. Ama ben hemen tedaviye başlamadım, birkaç ay sonra Antalya’ya taşındım ve yakınlarımın önerisiyle hastaneye başvurdum. Lenf kanseri teşhisi konuldu” dedi.
“İğne fobim vardı, başka tedavilere yönlendim”
Teşhis konulduktan sonra iğne fobisi olduğu için göğsüne port takılmasını istemediğini ifade eden Ülker, başka türlü iyileşebilme adına alternatif yollara başvurduğuna değindi. Ülker, “Tıbbı bırakmam hataydı, çayla çorba ile tedavi olunacağını düşünmem hataydı. Ben de saçmaladım. İnternette bulduğum ve bu tür hastalıkları tedavi ettiğini iddia eden yerlerden ürün aldım kullandım, bir işe yaramadı. Daha sonra hastalık vücudumda ilerlemeye başladı ve yürüyemez, nefes alamaz hale geldim. O şekilde devam etmezdi. Bu sıkıntıdan dolayı hastaneye geldim, hastayım diye gelmedim aslında. Bu hastane zaten daha önceden teşhisi koyduğu için hemen beni tedaviye aldılar. Ben de daha fazla direnmedim, tedavimi oldum” açıklamasında bulundu.
“Bizim hastane oldu”
Yapılan tetkiklerde lenf kanseri teşhisi konulduğunu dile getiren Ülker, “Ondan sonra tedaviye başladım, 2-3 yıl tedavi süreci başladı. 9 kür kemoterapi aldım. Bir kere otolog hücre nakli oldum. En sonda ablamdan yarı uyumlu kemik iliği nakli oldum. 4.5 yıldır hiç tedavi görmüyorum, sağlığıma kavuştum. Şu an çok iyiyim, normal hayatımda işimde gücümdeyim” diye konuştu.
6 ayda bir kontrole geldiğini dile getiren Ülker, sağlığına kavuşmasını sağlayan doktoru ve ekibine teşekkür ederek, “Buranın bir parçası gibi oldum, konuşurken “bizim hastane” diyorum. Hastanenin ismini bile kullanmıyorum. Kendimi evimde gibi hissediyorum, keyfim yerinde” diye konuştu.
“Hastamız sağlıklı şekilde hayatını sürdürüyor”
Operasyonu başarıyla gerçekleştiren Medstar Antalya Hastanesi Hematoloji ve Kemik İliği Nakli Bölümü’nden Uzm. Dr. Burak Deveci, yaptıkları bir dizi tetkikin ardından hastasının lenfoma tanısını aldığını belirtti. Yaklaşık 2 yıla yakın bir tedavi süreci olduğunu kaydeden Deveci, “Hastamız ilk olarak kendisinden otolog nakil oldu. Daha sonra dirençli hastalığı olması nedeniyle hastalığı aktifliğini koruyordu. Hedefe yönelik ve akıllı ilaç tedavileri ile devam ettik. Sonrasında buna rağmen hastalığı ortadan kaldırabilmek amacıyla kardeşinden ilik nakli yaptık. Nakilden sonra geçiş süreci önemliydi, 3-4 aylık dönem. Şu an 4.5 yılın üstünde zaman geçti, hastamız sağlıklı şekilde hayatını sürdürüyor” diye konuştu.
Zorlu süreci anlattı
Kemik iliğinin vücuttaki en önemli organlardan biri olduğunun altını çizen Deveci, “Vücudumuzun oksijen taşımasını, bağışıklık sistemini, herhangi bir kanamanın kontrol edilmesini sağlayan hücrelerin tamamı kemik iliğinde üretiliyor. Bununla birlikte en önemlisi vücudumuzun bağışıklık sistemi olması. Kemik iliği naklinde biz, vericinin sağlıklı kök hücrelerini belli bir takım ilaçlar verip, sonrasında normal damardan topluyoruz. Buna aferez diyoruz. Topladığımız hücreler duruyor, ardından hastaya bu kemik iliğini değiştirmeye hazırlayacak bir takım özel ilaçlar vererek kendi kemik iliğini yok ediyoruz. Tamamen ortadan kaldırıyoruz. Belirli bir prosedürdür, yaklaşık 11-12 gün öncesinden geriye saymaya başlarız ve her gün yapılacak standart işlemler vardır. Sıfıra ulaştığımız gün donörden topladığımız o kök hücreyi hastaya veriyoruz. Daha sonra bir takım ilaçlarla o kök hücrenin hastanın kemik iliğinde oluşup yeni bir kemik iliği meydana gelmesini sağlıyoruz. Bu durum özellikle hastalarımız için zorlu bir süreçtir. İnatçı ateş, nefes darlıkları, yaşamı tehdit edecek enfeksiyon riski çok yüksek olan bir süreçtir” dedi.
“Hastanın hastaneye bağımlılığı kalmadıysa yaklaşık 20 ile 30 gün içinde taburcu ederiz”
Hastaların özel odalarda steril bir ortamda tedavi sürecinin devam ettiğine işaret eden Deveci, “Belirli süre sonra yani 14 ile 18 gün arasında yeni kemik iliği oluşup kendi hücrelerini üretmeye başlar. Bunu yaptığımız günlük testlerle anlayabiliyoruz. Yeni hücreler oluştuktan sonra da hastanın yakınmalarının durumuna, kan ihtiyacının olup olmadığına, damardan tedaviye ihtiyacı var mı, ağızdan beslenebilir mi diye bakıyoruz. Ağır bir süreç, hastalar yaklaşık 1 aylık süre boyunca su dahi içmeyecek şekilde bitkin olurlar. Özellikle yarı uyumlu ve akraba dışı nakillerde. Değerler toparlanıp işler yoluna girmeye başlayınca hastanın hastaneye bağımlılığı kalmadıysa yaklaşık 20 ile 30 gün içinde taburcu ederiz” ifadelerine yer verdi.
“Tüm kan yapısı, bağışıklık sistemi değişti”
Koray Ülker’de de bu süreci yaşadıklarını kaydeden Burak Deveci, “Ayaktan takip ve tedaviyi, bir takım koruyucu ve bağışıklık sistemini etkileyen ilaçlarla da nakil sürecini yönetmeye devam ediyoruz. Oldukça önemli bir süreç. Hastanın tüm bağışıklık sistemini, tüm kan yapısını değiştiriyorsunuz. Takip hiç bitmiyor. Belirli aralıklarla devam ediyoruz” dedi.
“Hiç hasta olmamış gibi”
Koray’ın şu an normal bir bireyden hiçbir farkı olmadığına vurgu yapan Deveci, “Neredeyse hiç hasta olmamış gibi istediği her şeyi yapabilir. Spor yapabilir, gezebilir, tatile çıkabilir. Herhangi bir engeli yok” dedi.
IHA