Bunları yaparken metinlerden yola çıkar ve nesnel sonuçlara varmaya çalışır. Edebiyat tarihi, bir ulusun yüzyıllarca meydana getirdiği edebi eserleri inceleyerek, geçirdiği dönemleri krolojik bir sıra içerisinde inceleyen bir bilim dalıdır. Ülkemizde, batılı edebiyat tarihi çalışmaları Tanzimat Döneminde başlar. Bu anlamda ilk kapsamlı çalışma, Fuad Köprülü’nün 1928 yılında yazmış olduğu, Edebiyat Tarihi adlı eseridir.
Bir milletin, uzun yıllar sonunda geçirdiği fikri ve gelişmeyi belirten bütün kalem ürünlerini inceleme ile onun manevi hayatını gerçekte olduğu gibi tasvire çalışır.
Bir milletin edebiyatı, milli ruhu ve hayatı göstermek için en samimi ayna sayılabilir.
Edebiyat tarihi, bir milletin coğrafi çevresini, din, hukuk, ahlak, iktisat, güzel sanatlar gibi kurumlarını ve siyasi hayatını, genel yapısıyla gösteren medeniyet tarihinin ya da tarihin çerçevesinde incelenmelidir.
Edebiyat tarihi, edebi eserler sayesinde bir toplumun çağlar boyunca geçirdiği sosyal, siyasi, ekonomik ve düşünce alanındaki değişme ve gelişmeleri göz önüne serer. Edebiyat tarihinin esas konusu, eserler ve kişilerdir.
Divan edebiyatı ise şair ve yazarlarımızın, İran edebiyatından etkilenerek, başka şekil ve öz taşıyarak meydana getirdikleri edebiyat türüdür.
Türk edebiyatının, dönemlere ayrılmasında maddi ve manevi olayların etkisi olmuştur.
Dikili taşlar üzerine yazılmış olan yazıtlarda Doğu Göktürkler‘in tarihi anlatılmıştır. 18.yy. ortalarına doğru bulunmuş ve üzerindeki yazılar da 19.yy. sonunda Danimarka’lı bilim adamı Thomson tarafından okunmuştur.